7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Ekim 2019 itibariyle yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile “seri muhakeme usulü” ceza adalet sistemimize kazandırılmıştır. Çelişmeli muhakeme ilkesi, tarafların sunulan delilleri ve muhakemeyi etkileyecek görüşleri öğrenerek kendileri aleyhine olan hususlarda karşı görüş veya delil sunmasını, bu sayede muhakemeye etkili bir şekilde katılmasını sağlar. Çelişmeli yargılama ilkesinde iki husus ön plana çıkmaktadır; dosya hakkında bilgi sahibi olmak ve tartışmak. Tartışma olmadan hüküm kavramından bahsedilemez. Hüküm, tarafların sunulmuş görüş ve deliller hakkında görüş bildirerek veya delil sunarak tartışmalarının sonucudur. Bunun yanında çelişmenin var olabilmesi için tarafsız bir mahkeme önünde yargılama yapılmış olmalıdır. Seri muhakeme usulünde çelişmeli muhakeme ilkesinde bahsedilen bilgi sahibi olma unsurunda eksiklikler vardır. CMK m. 250/2’de Cumhuriyet savcısı ve kolluk tarafından yapılan bilgilendirme, deliller ve muhakemeyi etkileyebilecek görüşler hakkında değil şüpheliyi sadece seri muhakeme usulü hakkında bilgilendirmeyi içermektedir. Şüpheli seri muhakeme usulünün uygulanmasına karar verirken, mevcut delil durumunu, lehine olan delillerin olup olmadığını bilmemektedir. Bununla birlikte çelişmeli muhakeme ilkesinin ikinci unsuru olan tartışma unsuru da seri muhakeme usulünde pek mümkün gözükmemektedir. Zira Cumhuriyet savcısının talepnamesinde, deliller, bulunması gereken unsurlar arasında yer almamaktadır. Dolayısıyla toplanan deliller mahkemeye sunulmamakla birlikte şüpheliye, sanığa ve müdafie de iletilmeyecektir. Çelişmeli yargılama ilkesinin üçüncü unsuru yargılamanın tarafsız bir hâkim tarafından icra edilmesidir. Seri muhakeme usulünde, hâkim de mutlak surette edilgendir. Hâkim soruşturma aşamasında toplanan delillere doğrudan temas etmeyecek ve bunlar hakkında huzurunda tartışma olmayacağından CMK m. 217’ye göre huzurunda tartışılmış delilleri değerlendirerek vicdani kanaatine göre karar vermesi mümkün olmayacaktır. Seri muhakeme usulünde hâkim, şekli bir denetlemede bulunur ve Cumhuriyet savcısının talepnamesindeki yaptırımı onaylar. Esasa ilişkin bir yargılama faaliyetinde bulunamayacağından tarafsız bir hâkim önünde yargılama yapılamaz.
Çelişmeli muhakeme ilkesinin gereklerinden biri de muhakemenin süjelerine aktif bir katılım imkânı verilmesidir. Anayasa m. 36/1-2’de düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı, mahkemenin kararını vermeden önce tüm tarafların etraflıca dinlenilmesini emreder. Her sanık derdini ve ne istediğini anlatabilmeli, hiç veya gereği gibi dinlenilmeden mahkûm edilememelidir. Aleyhine olan delilleri çürütebilme imkanına sahip olarak muhakemenin gidişatına etki edebilmelidir. Seri muhakeme usulü meram anlatma ilkesini oldukça sınırlandırmaktadır. Şüpheli gereği gibi dinlenememektedir. Şüphelinin açıklamalarının dikkate alınmasını isteme hakkı savcılık ve hakimlik makamında göz önünde bulundurulmamaktadır. Meram anlatma hakkı da dahil olmak üzere çelişmeli yargılama ilkesi kapsamında yapılan ihlaller aynı zamanda, hak arama hürriyetinden doğan temel bir hak ve adil yargılanma hakkının da güvencelerinden olan savunma hakkının ihlali anlamına gelmektedir.
Âdil yargılama ilkesi kapsamında yer alan en önemli ilkelerden bir diğeri de masûmiyet karinesidir. Masumiyet karinesi sayesinde suçluluğu kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü ile ispat olunana kadar herkes suçsuz sayılır ve suçsuz olduğunu ispatlamaktan kurtulur. Adli makamlarca kişinin suçlu olduğu varsayımıyla hareket edildiği hallerde masumiyet karinesi ihlal edilmiş sayılır. Seri muhakeme usulünde de şüphelinin suçluluğundan yola çıkıldığı gözlenmektedir. Seri muhakeme usulünü sürdürmek ve talepname hazırlamak için herhangi bir özel şüphe derecesi aranmamıştır. Prosedür, şüphelinin ikrarı ile başlar. Şüpheli usulü kabul ettikten sonra herhangi bir delil sunma, savunma veya değerlendirme sürecinden de söz edilmemektedir. Hâkim de yalnızca Cumhuriyet savcısının talep yazısı üzerine sadece ilgili suçun katalog suç olup olmadığını tespit ettiği için mahkemenin de bireyi suçsuz kabul ettiğinden söz edilememektedir. Yani hâkim şüphelinin suçlu olup olmadığını değerlendirmeden hüküm kuracaktır. Dolayısıyla hâkim şüphelinin kusurunu dahi incelemezken masum sayabilmesi mümkün değildir. Sonuç olarak seri muhakeme usulü sanığın suçlu sayıldığı bir süreç olarak nitelendirilebilir.
CMK m.250’ye göre yargılama yetkisi ve cezayı tayin yetkisi Cumhuriyet savcısına aktarılmıştır. Mahkemenin seri muhakeme usulünde yaptığı klasik anlamda bir kovuşturma değildir. Mahkeme seri muhakeme usulünün şartlarının oluşup oluşmadığını denetleyecek ve şartlar oluşmuşsa savcının belirlediği yaptırım doğrultusunda hüküm kuracaktır. Hâkim savcının talepte bulunduğu cezadan başka bir cezaya hükmedemez. Çünkü madde emir normu şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla hâkim gerçek anlamda bir yargılama yapmaz, adeta savcılığın kararını resmileştirir. Oysa AY m.9’a göre yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır. Adli ya da idari bir yargı yetkisinin mahkemeler dışında bir kuruma aktarılması anayasaya aykırıdır. Aynı zamanda kanuni hâkim ilkesine de aykırılık teşkil edecektir. Anayasa m. 36/2’de de güvence altına alınan kanuni hâkim ilkesi, kişinin kendisine isnat edilen, suç tarihinden önce ve kanunla kurulmuş bir mahkeme önünde yargılanma hakkını ifade eder. Kişiler bağımsızlığı ve tarafsızlığı anayasal güvence altına alınmış bir kurum tarafından yargılanabilirler. Bağımsız ve tarafsız yargılama yetkisi sadece mahkemelere atfedilmiş bir yetkidir, savcılık makamının böyle bir yetkinliği ve yetkisi yoktur. Bu nedenlerle seri muhakeme usulü Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir.
